Thursday, January 19, 2006

Wiener Staatsoper – Vienna Opera House


Opera binasının içine girince etkilenmemek mümkün değildi. Sahne önündeki alanı saymazsak eğer kenarlardan 5 kat şeklinde yükselen, bordo renginin ve altının hakim olduğu sade ama çok ihtişamlı bir yer hayal edin. Bu katlarda sahnenin hemen iki kenarında bulunan alanlarda localar var. Tam ortada ki bölümde de imparatorun seyretmesi için bir loca var.
(Macarların da opera binası en az Viyanda Devlet Opera binası kadar güzel hatta daha ihtişamlı ama İmparator parasını ödediği için demiş ki Viyana Devlet Operasından daha ufak olacak. Neyse Macarlar kendi opera binalarına çok sahip çıkıyorlar ve imparatorun otrduğu alana bugün temizleyici değilseniz veya 3 devlet büyüğünden izniniz yoksa oturamıyorsunuz!!!)
Staatsopera da sahneyi gören en iyi yer tabiki eskiden imparatorun oturduğu loca imiş. Şimdilerde biraz daha fazla para ödeyerek burada oturmanız mümkün olabiliyor. Eğer bir gün yolunuz buraya düşerde ve Mozartın eserlerinden birisini dinlemek isterseniz, size tavsiyem hangi katta olduğuna bakmadan orta bölümünden yer almanız, kenar bölümlerde sahneyi görme zorluğunuz var. Şunuda belirtmeden edemeyeceğim; Opera binasında ki aralarda ŞAMPANYA İÇİLİYOR VE HAVYAR YENİLİYOR. Altın yaldızlı vazolardaki kırmızı güller eşliğinde!!! Bilmem anlatabiliyormuyum...

Birde bazı önemli galalarda erkeklerin smokin ve bayanlarında tuvalet giyme zorunluluğu var benden hatırlatması.


Birazda teknik bilgi vereyim, Viyana Devlet Operasının yapımına 1861 yılında başlanmış ve 1869 yılında tamamlanmış. 2276 kişilik kapasitesi varmış. Sahneside Avrupa daki en büyük sahnelerden biriymiş. Ring Bulvarına doğru bakan açık galeri, Opera Binasının halka açık olduğunu vurgulamak için yapılmış. Bu alanda Moritz von Schwind tarafından yapılmış bir çok süsleme var. Mozartın “magic flute” tüde buna dahil tabiki. İçeride ve dışarıda da festivalleri simgileyen sayısız heykeller (ünlü tüm bestecilerinin heykelleride dahil olmak üzere) ve resimler var. Bu arada ilk opera 16 yüzyılda İtalyada yazılmış.

Bir diğer önemli olayda İspanyol atlarının gösteri yaptığı yer. Bu enstitü 1572 yılında kurulmuş. Dünayda ki en eski at eğitim merkeziymiş. İsmini İspanyol atlarından alıyor. Lipizzanerler dünayadaki en eski yarış atı ırkıymış. Bu atlar eskiden Slovenyada Lipizer denilen bir yerde eğitiliyorlarmış. Şimdilerde Grazın yakınlarında bulunan Piper diye bir yerde yetiştiriliyorlar. Büyüdükleri zaman Viyanaya getirliyolar ve gösteriye hazırlanıyorlar.
Bu atlar ilk doğdukların da siyahlarmış, büyüdüklerinde beyaz oluyorlarmış deniyor, inanmayın bence çünkü İmparator gösteri yapan tüm atların beyaz renk olmasını arzu etmiş ve yavaş yavaş renkleri dönüştürülmüş. Hoş bugün ahırda atların bulunduğu yerde mutlaka 3 tane koyu renkli atın olması gerekiyormuş aksi halde uğursuzluk olurmuş. Neden acaba!!!

En çok ilgimi çeken bir iki şeyden bahs edeceğim sadece, bir tanesi atların isimleri. Her atın kendi alanı var ve üzerinde de ismlerinin yazılı olduğu bir tabela. Burada iki ismi ve yaşı yazıyor. İlk isim kullanıcıları tarafndan veriliyor. Komik isimler bunlar, ikinci isimde atın annesinin ismi. Babasının adı verilmiyor. Çünkü gösteri yapan tüm atların erkek olma zorunlulukları var. Dolayısıyla babalarının isimleri çok kullanıldığı için sıkıcı olmaya başlıyormuş o yüzden bunun yerine annelerinin ismi veriliyormuş. (“çorbada tuzunuz olsun” misali ödüllendirmek amaçlı olsa gerek!!!) Ha bu arada bir de yıldız at var. Kendileri 27 yıldır gösteri dünyasındaymış. Bir de hareketleri çok iyi yaptığı için onun bulunduğu alan diğer atlara göre daha büyük. Ve VIP bakım alıyor zati muhteremleri.!!! İsmini birkaç dafa sormama rağmen hatılamıyorum. Ama yelelerinde ki örgüleri unutmam mümkün değil...!!!
Yarın Festivallerin şehri Salzburg var sırada...!!!

0 comments:

About

.
 
google-site-verification: google6264df489a134469.html