Sunday, December 9, 2007

Boğaz turu-Anadolu yakası

 

Üsküdar’dan Boğaziçi’ne doğru yola çıkıldığında sağda Fethi Paşa Korusu’nun giriş kapısını görürsünüz. İstanbul’un nefes alınabilecek yeşil alanlarından biridir bu koru. Sürekli el değiştiren ve işletmesi de pek iyi olmayan tesislerle bu güzelim koruya yazık edilmektedir. Buradaki tesislerde de diğer korularda olduğu gibi Belediye tarafından alkollü içki satışı yasaklandı.
 

Kuzguncuk

Üsküdar’dan boğaza doğru ilk renkli semt Kuzguncuk’tur. Farklı inanışlardan insanların iyi komşuluk ilişkileri içerisinde yaşadıkları Kuzguncuk’ta cami ile kilisenin komşu olması bu hoşgörünün ifadesi gibidir. Kuzguncuk buraya yerleşen aydınları, yerli halkı ile geçmiş kültürü yaşatmaya çalışıyor, epeyce de başarılı oluyor. Kuzuncuk’a varmadan uçuk pembe bir yalı görülür. “Pembe yalı” veya “Macanlar yalısı” denilen 18. yy. sonu yapısıdır. Boğazın en iyi korunmuş yalılarındandır.


 


 
Posted by Picasa



Beylerbeyi

Boğaziçi Köprüsü’nün altından geçip te yola devam edildiğinde Beylerbeyi girişinde Beyberbeyi Sarayı görülür. Beylerbeyi yazlık sarayı Sultan Abdülaziz tarafından 1861-1865 yılları arasında yaptırıldı. Mimarı Sarkis Balyan’dı. Üç katlı, altı salonlu 26 odalı sarayda yabancı imparatorlar, imparatoriçeler de ağırlanırdı. Müze olarak ziyaret edilebilen bu saray da Boğaz Köprüsünün altında kaldı ve yazık oldu. Sarayın yerinde daha önce Rumeli Beylerbeyi’nin yalısı vardı. Adı oradan geliyor.

Sarayı geçip te iskeleye çıkan dar sokaklara girildiğinde turistik eşya satan dükkanları, rıhtıma ve yola atılmış masalarıyla midyeci, balıkçı lokantaları, çayhaneleri, küçük balıkçı barınağı üzerinde hiç eksik olmayan midye ayıklayıcalırayla Beylerbeyi, çok renkli ve çekici bir dünyadır. İskeleye bitişik Hamidievvel Camisi, Boğaziçi’nin en güzel camilerindendir. 1788’de 1. Abdülhamid zamanında yaptırılmıştır. Mimarı da Tahir Ağa’dır.
 
Posted by Picasa


Çengelköy

Çengelköy kentin sebze ihtiyacını karşılayan başlıca köşelerden biriydi. Özellikle küçük badem hıyarları ünlüydü. Kocamış çınarlar, güzel çeşme ve balıkçı lokantaları küçük meydanı süslüyor. Vapur iskelesine varmadan göreceğiniz Sadullah Paşa yalısı da boğazın ünlü yalılarındandır. Aşı boyalı 18. yy. yapısı yalının önünde bir de çeşmesi vardır.

Tepelere doğru hâlâ bülbül seslerinin duyulabildiği Vaniköy, Rasathanesi ile bilinen Kandilli, Küçüksu’ya gelirken yukarılarda evlenmesine izin verilmeyen iki gencin intihar etmesinden adını alan ve birçok Türk filminde görülen Sevda Tepesi ardarda sıralanıyor.
 
 

Küçüksu

Küçüksu, Kasrı, çayırı ve hemen yanıbaşındaki Göksu deresi ile anılırdı, geçen yüzyılın sonunda. Bir zamanlar mehtap seyrederek kayıklarla dolaşılan, kaçamak göz süzüşlerle delikanlıların yüreğini hoplatan güzellere şarkılar yazılan Göksu’ya şimdi bakıp “Bütün bunlar burada mı yaşanmış?” diye şaşılabilir ama aynıyla vakidir.

O zamandan bugüne, Küçüksu Kasrı ve yanındaki çeşme ulaşmış ama onunla birlikte anılan Küçüksu Çayırı’ndan eser kalmamış. Çayır, 2. boğaz köprüsü sırasında şantiye olarak kullanılmış ve bütün özelliğini yitirmiş.

Küçüksu Kasrı I. Mahmut döneminde, 1752’de ahşap olarak inşa edilmiş, 1856’da ise Abdülmecit tarafından Balyan Usta’ya bugünkü haliyle yeniden yaptırılmış. Yanındaki çeşmeyi ise III. Selim annesi Mihrişah Sultan için yaptırmış.

 

 
Anadolu Hisarı

İstanbul’u fethetmeye niyetlenen ama emelini gerçekleştiremeyen Yıldırım Bayezıd’ın yaptırdığı Anadolu Hisarı’na şirinliğinden ötürü halk “Güzelhisar” demiş. Gerçekten de çevresindeki küçücük evleri ile askeri bir yapıdan beklenmeyecek sevimlilikte bir kale.

Göksu deresinin denize kavuştuğu noktada, boğazın en güzel kafelerinden birini bulacaksınız. Güzelcehisar Kafe, çok güzel bir manzara eşliğinde soluklanmak, özellikle de sabah kahvaltıları için iyi bir seçenek.

 

Kanlıca

Kanlıca’da ineklerin sütü yediği özel bir ottan dolayı pembe olurmuş. Yoğurdunun ünü de buradan gelirmiş. Kanlıca’da İskele yanındaki çay bahçelerinde yoğurt yemek bugün de fena değil.

Bu arada yalılardan kalan boşluklar da olta balıkçılarının mekanıdır. Olta takımınız yoksa kiralayarak da şansınızı deneyebilirsiniz.
 


Kanlıca içindeki sokaklardan birine girip Kanlıca sırtlarına çıkıldığında Boğaziçi’nin en güzel göründüğü noktalarından birine, Mihrabad Korusu’na çıkarsınız. Hemen solunuzda Boğazın belki de en şirin koylarından biri, sağınızda da Fatih Sultan Mehmet Köprüsü kalacak. Karşınızda da bütün heyebetiyle Rumeli Hisarı.

Mihrabad korusu adını Nevşehirli Damat İbrahim Paşa’nın sadrazamlığı sırasında III. Ahmet için yaptırdığı ama sonradan yıkılan Mihrabad Kasrı’ndan almış. 25 hektarlık koru, boğazın hakim bitki örtüsünü, en çok da erguvan ağaçlarıyla fıstık çamlarını barındırıyor. Koru Orman İşletmesi’nin idaresinde.
 
Posted by Picasa

 
Posted by Picasa


Yazılar:http://www.geziturkiye.com/html/gezimap2.asp?id=GB340604
Fotoğraflar : acupofcaffeine aittir.

1 comments:

Kirpikteki Gözyaşı said...

Bu taraftan bakmak ayrı bir güzel:) Arada seyretmek lazım. Ellerine ve gözüne sağlık:)

About

.
 
google-site-verification: google6264df489a134469.html